NEWS
We love you too, Asım Abi! (Biz de seni seviyoruz, Asım Abi)
02.07.2016 Cumartesi
"Hard Rakı" adını verdiği kendisine özgü tarzıyla yüzde yüz orijinal bir karakterdi. Çok ama çok iyi bir gitaristti. Geçen hafta, yıllardır yaşadığı Marmaris'te geçirdiği kalp krizinin ardından kaybettiğimiz Asım Can Gündüz, konserlerini, kayıtlarını hep "I love you / sizi seviyorum" diyerek bitirirdi. Bu kez sıra bizde...
1980’lerin hemen başları, hap kadarız... 12 Eylül’ün dümdüz ettiği ülke atmosferinde rock’çı olmaya çalışan ama yolunu bulmakta zorlanan çocuklarız.
Tek televizyon kanalı TRT’nin konjonktüre abanarak dayadığı berbat “Türkiye’m, Türkiye’m cennetim” şarkısını “Türkiye’m Türkiye’m, cinnetim” diye sözlerini değiştirip kendimizce rock’a çevirip söylüyoruz filan...
“Mahalledeki uzun saçlı abilerden” edindiğimiz albümler tek rehberimiz; dinlediğimiz her şarkıyı gitar solosunun kaç saniye sürdüğüne kadar ezbere biliyoruz ama ‘canlı müzik’ dinlemek o günün şartlarında imkânsıza yakın bir iş.
Sonra bir afiş görüyoruz. Spor ve Sergi Sarayı’nda (bugünkü Lütfi Kırdar) rock konseri. Harçlık avansları, anneye yalvarmalar filan konsere gidiyoruz.
Sahneye Asım Can Gündüz çıkıyor iğne atsan yere düşmeyecek o ortamda. Hakkındaki bilgilerimiz Hey Dergisi’nde okuduğumuz efsanelerden ibaret. Asım Abi çalmaya başlıyor, yakıyor ortalığı.
O güne kadar böyle bir şey görmemişiz. Ter içinde gitarı ensesine götürüp çalıyor, dişleriyle çalıyor!
Hayranlık, şaşkınlık, yüksek volümle harmanlanan ve ergenliğe giriş yıllarımızda müzikal libidomuza direkt etki eden bir performans. O güne kadar böyle bir şey görmemişiz (nereden görecektik?), Asım Abi’yi ve tabii Devil’i, Egzotik Band’i (canımızın içi bir gruptu) o anda asla unutmayacak şekilde sevmeye başlıyoruz...
Asım Can Gündüz’ü yıllar içinde Gülhane Parkı’nda, Taksim Meydanı’ndaki ücretsiz halk konserlerinde, Kemancı’da vesaire defalarca dinledim, tanıştım, sohbet etme şansım oldu.
BİR ANI DAHA İZNİNİZLE...
Yıl 1992. Laneth dergisi için dostum Çağlan Tekil’in yaptığı ‘Awesome John’ (Muhteşem John olarak da tanınırdı güzel abimiz) röportajına dergide kullandığım müstear adla, ‘Maruz Müşkül’ olarak foto muhabiri şeklinde katılmıştım. Unkapanı Plakçılar Çarşısı’ndaydı röportaj. ‘Anasının Gözü/Boku Yedik’ adlı bugün kült mertebesindeki o albümü çıkartana, sansür duvarlarını aşıp bandrol alana kadar canı çıkmıştı Asım Abi’nin.Konu albümüydü ama bir grup ‘zibidinin’ fotokopiyle filan heavy metal fanzini çıkartmasıyla daha çok ilgilenmişti. Bize gösterdiği yakınlığı, samimiyetini, verdiği cesareti, desteği ve havanın buz gibi olduğunu hatırlıyorum.
Desteği bizimle sınırlı değildi. Bıkmadan, usanmadan Türkiye’de rock müziğin sevilmesi için uğraşırken, özellikle genç müzisyenlerden desteğini hiç esirgemedi.
Ölümünden birkaç gün sonra, tatlı arkadaşım Şebnem Ferah’la Asım Abi’yi anarken Volvox’un (Şebnem’in efsane grubu) İstanbul’daki ilk konserlerinden birine geldi konu.
Taksim Meydanı’nda, ikimiz de yanılmıyorsak 1992’de, belediye hizmeti olarak ücretsiz verilen konserlerden biriydi.
O dönem hele kızlardan oluşan bir rock grubu için Taksim Meydanı’nda konser vermek ayrı bir meseleydi ‘beğenmemeye programlı metalci kitle’ önünde.
Şebo, Asım Abi’nin elinde bir gülle sahneye çıkıp Volvox’u yüreklendirmesini, “İnanamıyorum, ne güzel çalıyorsunuz kızlar, harikasınız” diye “gaza getirmesini” sevgiyle anlattı...
Asım Abi vedasından hemen önce Heavy Sky adlı yeni ve bence de çok umut veren gencecik bir grubu destekliyordu. İnternet aracılığıyla keşfettiği gruba verdiği desteği ve birlikte çaldıkları Ankara gecesini belgesel olarak bulabilirsiniz internet üzerinde.
Memleketin rock arkeoloğu olan Güven Erkin Erkal’ın adlı web sayfasında duruyor mesela; üşenmeyip izlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Karikatürize edildiği dönemler de oldu, Amerika’da büyümenin etkisiyle edindiği aksanlı/tatlı Türkçesiyle dalga geçildiği de, biraz fazla milliyetçi olduğu için eleştirildiği de.
Onu biraz tanıyanların, o hep pozitif, umut yüklü, sempatik ve yüzde yüz samimi, yüzde yüz orijinal karakterini bilenler için bunların hepsi vız geldi tırıs geçti...
Kimi, hatta çoğu biraz ‘avcı hikâyesi’ havasındaki efsanelerini inanmanın hep daha eğlenceli olacağını düşünerek sevdik, paylaştık. Bakınız: Don Corleone’nin (Evet, Godfather) kızıyla aşk yaşadığı için ‘The Baba’nın adamları tarafından parmaklarının kırılması vesaire...
Çok ama çok iyi bir gitaristti Asım Can Gündüz. Tekniği müthişti, hâkimiyeti, bilgisi engindi ve tahmin edebileceğiniz üzere bildiklerini paylaşmaktan hiç usanmadı. ‘Butik’ gitarlar yaptı/yaptırdı, tanıttı, pazarladı, sattı. Ülkesine, insanlara, doğaya, hayata, tüm canlılara karşı bitmek tükenmek bilmeyen bir sevgisi vardı.
BALIKLARA ‘MUCUK MUCUK’
Bu yazıyı yazmadan önce hem gözlerim dolarak hem de gülümseyerek izlediğim bir videosunu anlatmalıyım bu noktada... Kalbiyle ilgili sorunları vardı Asım Abi’nin. 2014’te stent takılmıştı yaşadığı sıkıntının ardından. Ama o yılın sadece yaz mevsiminde 120 konser vermişti. İzlediğim videoda 120 konserin ardından Marmaris’teki evinin balkonunda, müzikten sonra en çok sevdiği hadiseyle, balıkçılıkla ilgili bir faaliyette görüyoruz Asım Abi’yi.Elleriyle yaptığı ve avda kullanılan ‘yapay balıkları’ tanıtırken şöyle diyor: “Ne yapıyoruz? Balıkları yakaladıktan sonra ‘mucuk mucuk’ yanaklarından öpüyoruz ve sonra bırakıyoruz...” Bir videoda da balkonuna gelen kediler için yaptığı “5-6 lira masraflı” kedi otelini tanıtıyor. Otelin adı, Elvis’in şarkısından mülhem ‘Heartbreak Hotel’... “Lobisi, terası ve elbette bir “penthouse”u olan, balkonda dizili odunları merdiven olarak kullanıp rahatça girip çıkılabilen bu tesisin ilk müşterisini de görüyoruz.Müşterinin adı, Yüzüklerin Efendisi’ndeki Gollum karakterine benzediği/benzetildiği için ‘Precioussss/ Kıymetlimissss’ adıyla anılan sevimli bir tip. Asım Abi, kediye otelin kapısını açarken Elvis’ten ‘HeartbreakHotel’i söylüyor. Ah be...Çok genç, 61 yaşında kaybettik Asım Abi’yi yıllardır yaşadığı Marmaris’te geçirdiği kalp krizinin ardından...Asım Abi sohbetlerini, konserlerini, kayıtlarını “I love you/ sizi seviyorum” diye bitirirdi genellikle. Konserlerinde hiç cevapsız bırakmamıştım, bu yazıyı da boş geçmek istemem: “I love you too Asım Abi. Seni unutmayacağız...”
ASIM CAN GÜNDÜZ’Ü OKUMA REHBERİ
Biyografisini buraya sığdırmak mümkün değil. Ama okuyup bilgilenebileceğiniz, bu harika insanı tanıyabileceğiniz küçük bir okuma rehberi önerebilirim size. Öncelikle Headbang dergisinin Temmuz sayısı için Güven Erkin Erkal’ın yazdığı yazıya bir bakın derim. Güven’in adresinde yayınladığı, başka yerde bulamayacağınız videoları ve Asım Can Gündüz’ün Facebook sayfasını da ziyaret etmelisiniz. Bir de mesleğe başlarken tanışma şansına eriştiğim kıymetli büyüğüm Haluk Özözlü’nün web sayfasında (www.sihirlitur.com) ‘Ünlüler7 bölümünde muhteşem bir Asım Can Gündüz portresi var anılarla bezeli.
Asım Can Gündüz: Efsane Gitar, İnfak Adına Müzayedede
ALİ MURAT GÜVEN
Türk rock müziğinin gelmiş geçmiş en iyi gitaristleri arasında yer alan Asım Can Gündüz, yıllar önce kendisi için özel olarak imâl edilen “Grandmaster” marka gitarını Dağıstanlı yoksul bir Müslüman ailenin yararına internette açık artırmayla satışa çıkardı.
Üzerinde “besmele” cümlesi bulunan çilek rengi ünlü gitar, göz alıcı tasarımının yanısıra ilginç teknik özellikleriyle de Türk rock dünyasında bir “efsane” olarak kabul ediliyor. Satışın amacı ise ailenin iki küçük çocuğunun eğitim ve tedavi masraflarını karşılamak…
Türk rock müzik tarihinde bir kilometre taşı olan “Jenny” adlı bu gitar, rengi, tasarımı ve teknik özellikleriyle yeryüzünde türünün tek örneği. Gitarın satışından elde edilen bütün gelir Dağıstan-Mohaçkale’de yoksullukla boğuşan Müslüman bir aileye gönderilecek.
O gece, hemen her türden ikinci el eşyanın alınıp satıldığı “www.gittidiyor.com” adlı internet sitesine girmeseydim, hiç kuşkusuz ki bu hüzünlü hikâye de asla yazılamayacaktı. İyi ki bir kaç eski film posteri bulabilmek amacıyla ziyaret edeceğim tutmuş o siteyi. Ve iyi ki de satışa sunulmuş binlerce parça eşya arasında -aslında hiç bir ilgim yokken- “müzik aletleri” bölümüne bakmışım. Çünkü akla hayâle gelmeyecek bir vesileyle Türk rock müziğinin gelmiş geçmiş en muhteşem gitar çalan adamını ve onun Allah sevgisiyle dolu merhametli yüreğini yakından tanıma olanağı buldum.
İnternetle gelen tanışma
Her şey, bundan bir kaç gün önce, meraklılarının yakından takip ettiği bu sitede alışılmadık bir renk ve görünüme sahip olan göz alıcı bir gitarın satış için müzayedeye konulduğunu fark etmemle başladı. Gitarın fotoğrafının hemen altındaki “açıklamalar” bölümünde kırık dökük, ama oldukça sempatik bir Türkçeyle cihazın teknik özellikleri tanıtılmaktaydı. Fotoğrafını görür görmez bu gitarı bir yerlerden tanıdığımı düşündüm. Hafızamı biraz zorlayınca da bunun Türk rock müziğinin en usta gitaristlerinden, hattâ bana göre en iyisi olan ünlü besteci-yorumcu Asım Can Gündüz’e ait olduğunu hatırlayıverdim. Nitekim, açıklama metninin bir yerlerindeki şu cümleler de hafızamı doğrular nitelikteydi: “Bu eşsiz gitar, rock müzisyeni Asım Can Gündüz’e aittir ve şimdiye kadar sayısız konsere, televizyon şovuna konuk olmuştur.”
Ancak, beni asıl can evimden vuran açıklama ise biraz daha aşağılardaydı: “Görmüş olduğunuz enstrüman, Dağıstanlı Müslüman bir ailenin iki küçük çocuğunun yararına satılacaktır.”
Bu son cümleyi okur okumaz hiç zaman kaybetmeden ilanın “satıcıyla bağlantı kur” bölümüne girerek, henüz kim olduğunu bilemediğim muhatabıma bir mesaj yazdım ve kendimi kısaca tanıttıktan sonra da şu soruyu yönelttim: “Siz, Asım Can Gündüz’ün gitarına sahip bir müzisyen misiniz, yoksa doğrudan doğruya kendisi misiniz? Eğer gerçekten oysanız, sizi bu incelikli davranışınızdan dolayı bir gönül dostunuz olarak kutlamak istedim. İnanın ki koşullarım elverseydi, hele de satış amacınızı okuduktan sonra, bu müthiş enstrümana ben sahip olmak isterdim.”
Cevabımı ise ertesi gün öğle saatlerinde gelen bir telefonla alacaktım. Telefondaki o sımsıcak ses, “Sevgili kardeşim, gönderdiğiniz dostane mesaj için çok teşekkürler” diye başladı söze ve bombayı patlattı: “Doğrudur, ben o gitarın sahibi Asım Can Gündüz’üm!” Ertesi gün de karşılıklı bir kahve içip gitarın satış öyküsünü kendisinden dinlemek üzere Gündüz ile Galatasaray-Asmalımescit’te, müzik enstrümanları satan dükkanların tam orta yerindeki bir kafeteryada buluştuk.
Şu anda 51 yaşında olan Asım Can Gündüz, bir göçmen ailesinin çocuğu olarak hayatının tamı tamına 25 yılını, yani bütün bir çocukluk ve gençlik dönemini ABD’de geçirmiş bir sanatçı. 1980’lerin başında kesin dönüş yaptığı bu ülkeyi bir daha da hiç özlememiş. Ömrünün neredeyse yarısının geçtiği New York’tan kişiliğinde kalan yegâne tortu ise Amerikan aksanlı Türkçesi. Onun dışında da “Amerikanperverlik”le arası pek iyi değil; aksine konuşurken ağzından hiç düşürmediği “Rabbim”, “Şükürler Olsun”, “İnşaallah” gibi sözcüklerle doğma büyüme pek çok Türkten çok daha “buralı” olduğu da aşikâr. “Bana bu saatten sonra hiç kimse ABD’yi satmaya kalkmasın” diyor ünlü sanatçı, “Çünkü pek çokları oraya doğru giderken ben insanlığımdan bezmiş bir vaziyette geri geliyordum. Allah’a şükürler olsun ki bugün artık buradayım ve vatandaşlarımla birlikteyim”. Asım Can Gündüz, yeni dünyada yaşadığı yıllarda sıradışı gitaristliğiyle müzik çevrelerinde ciddi anlamda ses getirmiş bir kişilik. Öyle ki saniyede 24 nota basabilen o muhteşem parmaklarıyla vaktiyle pek çok prodüktörün, bu arada da efsanevî rock bestecisi Frank Zappa’nın dikkatini çekmiş ve kendisiyle bizzat tanışmış. Öte yandan, Jimmy Hendrix’in hayatını anlatan bir müzikalde bu büyük rock gitaristini canlandırması da kariyerinin ilginç olaylarından bir diğerini oluşturuyor.
Bu renkli müzik adamının bilinmeyen bir yönü de tipik bir “rocker”da gözlenmesi gayet olağan sayılan bazı özelliklere sahip olmayışı. İçki ve sigara kullanmıyor, hele de uyuşturucunun adını bile anmıyor. “Ben müzik yoluyla, pelteye dönmüş değil, aksine dipdiri kalan bir zihnin arayışındayım” diyor gülerek, “Daha kendisi ayakta duramayan bir müzisyen karşısındakilere ne öğretebilir ki?”
Gündüz’ü geçmiş yıllarda televizyon kanalları için yaptığı müzik-eğlence programlarından ve o programlardaki olağanüstü gitar solalarından hatırlıyoruz. İşte haberimizin merkezinde de bu sololar sırasında daima elinde bulunan çilek rengi ünlü gitarı yer alıyor. Yapımı tam üç yıl süren ve sapında besmele cümlesi bulunan efsanevî “Jenny”si…
“Değişik yörelerde manevî evlatlarım var”
Üstat Asım Can Gündüz, bundan sonraki çalışmalarında kullanacağı ikinci gitarıyla Yeni Şafak’ın bütün müziksever okurları adına bize unutulmaz bir solo konser verirken, alnında biriken boncuk boncuk terleri silmek de yine tarafımıza düştü.
Müzik üzerine sıkı bir sohbetin ardından, sözü en sonunda gitarın satış hikâyesine getirip soruyoruz: “Nereden icap etti Üstat?”
Bu konuda bütün ısrarımıza rağmen “şık olmayacağı” gerekçesiyle pek fazla konuşmak istemiyor. Ancak ısrarımız bunaltıcı boyutlara gelince de kısa bir bilgi vermekle yetiniyor. “Rabbim infak edin der. Ben de onun bu emrini yerine getiriyorum” diyerek başladığı sözlerinin ardında ise yıllardır titizlikle sakladığı bir sır gizli: “Türkiye’de ve İslâm dünyasının çeşitli bölgelerinde böyle bir kaç tane manevî evladım var. Bu iki gariban Müslüman çocuk da Dağıstan’ın Mohaçkale şehri yakınlarında yaşıyorlar. Oğlanın adı Abdullah, kızın adı ise Milana. Onları üzücü bir vesileyle tanıdım. Babaları ölmüştü, anneleri perişan bir vaziyetteydi. Son iki yıldır da elimden geldiğince yardım ettim. Hattâ bir tanesinin ciddi bir rahatsızlığı vardı, aileye biraz destek oldum ve çocuğu ameliyat ettirdiler. Ama ben zengin bir adam değilim. Ege’deki kulüplerde çalıyorum, konserler veriyorum ve onlardan kazandığım paralarla hem hayatımı sürdürmeye, hem de evlatlarımın ihtiyaçlarına yetişmeye çalışıyorum. Son zamanlarda yardım konusunda biraz sıkıştım. O zaman da aklıma benim biricik grand master gitarım geldi. Onu satayım da çocuklara biraz daha destek olayım dedim. Allah’ın işi, siz de ilanımı internette görmüşsünüz, bu vesileyle tanışmış olduk. İlgilendiğiniz için sağolun varolun. Kısmetse satarız ve kalbimizden geçenleri gerçekleştiririz.”
Olayı daha geniş kitlelere mâletme ve bu muhteşem gitarı daha yüksek bir fiyata satma konusunda kendisine yardıma hazır olduğumuzu belirtmemize karşın, o kararlı duruşundan zerrece ödün vermeksizin, “Çok iyi niyetlisiniz, ama Rabbim yaptığı iyiliği gösterişe dönüştürenleri sevmez” diyor, “Kısmet neyse o olur. Bu gitar Türk rock müzik tarihinin çok önemli bir parçasıdır. İnanıyorum ki onun kıymetini bilecek birileri de er ya geç çıkacaktır. Ben onunla çok ekmek yedim, şimdi sıra bu iki küçük yavrunun haklarını almalarında. Sattığımda gitarın parasını son kuruşuna kadar Mohaçkale’ye göndereceğim.”
Bu güzel sohbetin ardından da bize, bundan sonraki müzik çalışmalarında kullanacağı ikinci gitarıyla unutulmaz bir solo konser veriyor Asım Can Gündüz. Onun da akort bölümünde de tıpkı “Jenny”de olduğu gibi bir besmele yazılı. Hani bazıları “Şapkasız çıkmam” derdi ya; sahneye besmelesiz çıkmamak da onun hayat düsturu olmuş. O güzeller güzeli gitar henüz lâyık olduğu fiyata satılamamış olsa bile biz böylesine geniş gönüllü bir insanla tanışmış olmayı kendi adımıza bir bahtiyarlık addediyoruz ve kulaklarımızda bu sıradışı müzik adamının vedâ mahiyetindeki sözleri kalıyor:
“Sahip olduğumuzu sandığımız hiç bir şey gerçekte bizim değildir. Allah’ımızın nazarında ancak paylaştığımız kadar değerliyiz.”